Şirketlerin pazarlama strateşilerinin en büyük hedefleri genel olarak internet reklamları ve internette görünür ve bulunabilir olmaktır artık çoğu işletmenin isteği budur, bu yöntemi seçmeleri bu mecranın çok avantajları olmasıdır bunlardan birkaçını saymak gerekirse;
Web sitesi yapımı: ile ürün yada hizmetlerini aynı anda birçok müşterilerine katalog olarak sunup tanıtım ve bilgi verebilmektedir.
Seo optimizasyonu: şirketlerin verdiği hizmet yada ürün adının anahtar kelimesi üzerine seo optimizasyonu yaparak, yani arama motorlarında aranılan kelimede web sitesinin ön sıralarda olması yeni müşteri potansiyelleri yakalamak
web sistesi sosyal özellikleri ve internetteki sosyal ağlar üzerinden müşteri portföylünü yönlendirebilmek ve yeni müşteriler kazanmak
internet reklamları: internet reklamları ile ilgili sonuçlarda şirketinizin reklamlarının görünmesi
Reklamcılık Hakkında
Dünyadaki yüz milyonlarca TV seyircisi için Fransız Devrimi’nin ve İnsan ve Yurttaş Haklan Bildirgesinin iki yüzüncü yılı, Champs-Elysees’de, 14 Temmuz 1989 gecesi düzenlenen defile-opera demekti. Gösterinin yaratılması ve sahneye konulması işini Kültür ve İletişim Bakanlığı, özellikle Kodak ve Orangina için hazırlandığı TV reklamlarıyla ünlü bir “kreatif’e verdi. Bu seçimin temel nedeni anma törenlerini can sıkıcı bir tarih dersi havasından çıkaracak modern bir ifade biçimi oluşturabilmekti.
Günümüzün bir göstergesi: ’80’li yıllarda dünyadaki pazar ekonomilerindeki eski kurumlar, ABD’den yıllar sonra, bir taze kan arayışına girerek toplumla ilişkilerini yeniden belirlemek için sanat ve reklamın hayal gücüne başvurdular. Kilise para yardımı sağlamak, Ordu asker toplamak, Devlet yönettiği insanlarla arasındaki bürokratik ilişkisini canlandırinak, Yardım Kurumları Koru-yucu-Dev-let’in kestiği yardımları toplamak için bu arayışa girdiler. Çok yakın bir geçmişe kadar seçim pazarlamasına taviz vermeyi reddeden, ticari yöntemlere, ve politik yaşamın “Amerikanlaştınlmasına” karşı çıkarak seçmenleriyle yüz yüze ilişkileri tercih eden büyük partiler için, bir adayın imaj oluşturma kampanyası artık doğal bir uygulama haline geldi.
Kimse imaj kampanyalarının yurttaşlık alevini canlandıracağını ve seçmenleri seçim sandıklatma yönelteceğini düşünmüyor olsa da, reklam olmaksızın; her şey donuk görünüyor.
Reklamcılığın kurumları alışılmışın dışına iten bir sanat olduğu iddiaları, reklamcılığın kendisinin de bif endüstri, özellikle de ağırlığı artan bir endüstri olduğunu unutturdu. Aynı şekilde reklamın kendisinin de bir kurum olduğu gözardı edildi.
Halka açılmalar, zincirleme yoğunlaşmalar gibi eko nominin diğer sektörlerinde etkin olan bütün bu fenol menler reklam dünyasında da mevcuttu. Reklamcılık artık dünya çapındaki borsa oyunlarının bir parçasıydı” Reklam ajansı ağlan, dünya pazarını ele geçirmek için ticari ve sanayi şirketlerin yanı sıra dünya çapında mücadele ettiler.
Mega reklam gruplarının oluşmasındaki gruplaşma süreci mültimedya kümelerinin oluşma sürecine paraleldir. Bu ikili birbirinin güç kazanması veya yitirmesinde etkin olmuşlardır. Reklam-medya bütünleşmesi niteliksel bir değişim geçirdi. Reklam öğesi medyaların belli, başlı maliyecisi haline gelerek imaj .üretimi ve program-lanmasıyla daha fazla ilgilenmeye başladı. Televizyon^ sistemlerinin özelleştirilmesi ve düzenlerinin değişmesiyle birlikte, reklam, bir medya düzenlemesi ve yöne^j mi modeli oluşturdu. ..
Reklamverenlerin ve desteklerin çeşitliliği, reklam pa- . zarlarının genişliği ve reklamın kapsamına giren uğraş., alanlarının artması sonucu reklam yalnızca “TV ve ba^ sm reklamlanyla uğraşan” bir sektör olma özelüğin&gı- J derek yitirdi. Yeni hizmetlerin sunulması uzmanların uğraşlarım artırdı. Artık bu uzmanlar sadece, müşteriler için durum değerlendirmesi yapmakla kalmıyor, karara da katılıyorlardı. • 9 I ıl^l
Kısacası, reklamcıhğm sadece görünümü değil özü de 3 değişti. Bu değişimde en önemli faktör reklamın top^J| lumla olan ilişkisiydi. İletişim sistemlerinin belirîenm^H sinde sahip olduğu güç.sayesinde, hem ulusal düzeyddjM hem de dünya çapında kamu güçleri karşısında sözuı« dinlenir bir muhatap oldu. Reklam yerlerini kısıtlama İ ihtimali olan her türlü kararın alınışında, etkin kaynakB lan sayesinde, sesini duyurdu. Reklam kurumu üstlendi- işlevler ve uzmanlıklarıyla bir sosyal ilişkiler modejj sunmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, reklanun yeni düzeninin sınırlarını çizmek; oluşumunu gözlemlemek ve bunları bir, perspektife yerleştirmektir.
Sınırlarötesi Yönelimler
Reklamcılık’ın Ulusal Bir iş Olduğu Zamanlar
Reklam oyununun jeneriğinde üç profesyonel oyuncunun adı geçer: reklamveren, ajans ve hizmet. Reklamve-ren ajanstan hizmet talep ederek süreci başlatır. Ajans danışmanlık yaparak mesajı oluşturur ve üçüncü oyuncuya yöneltir. Reklamcılığın ilk günlerinden beri birbiri-, ne bağımlı bu üçlü, dünyamn her yerinde görülür. Bazı durumlarda iki başrol oyuncusu daha devreye girer: reji ve medya alım merkezi. Reji özellikle bir medyanin veya bir grup medyanın reklama ayırdığı yerin tanıtılması ve satılması görevini üstlenen ve şimdiden bir saygınlığı olan bir kurumdur. Medya alım merkezi toptan reklam yeri alımlarım yürütür ve yirmi yıllık bir geçmişe sahiptir. Reklam oyunundaki tüm oyuncuların ortak bir saplantıları var: Hedef, yani reklam mesajlarının ulaşması istenüen kitle ve bu kitlenin sınırları. Bu hedefin “sınırlan” olduğu gibi bir de “kalbi” vardır.
Roller ve repertuarlar belirlenmeden önce, “duyu-ru”dan “ilan”a, ilandan reklama, ulusal reklamdan sınırları aşan reklama geçmek gerekti. Maıjinal, zanaatsal ve ampirik bir yapısı olan ve aracılara salhip olmayan reklam üretimi, tüketim dünyasında kapitalist biçimin üstünlüğü ve sabitleşmesiyle birlikte aracüar üzerine kurulu bilimsel, endüstriyel ve merkezî bir yapıya sahip oldu.
Reklam Ajansı fikrinin yaratıcısının, tabü ki oldukça ilkel biçimiyle, Gazette’in (Gazete) kurucusu Fransız Theophraste Renaudot olduğu kabul edilir. Bu reklamcı 1630’da Paris’te, Montaigne’nin romantik projesinden esinlenerek bir “karşılaşma ve görüşme” bürosu kurdu.
Denemeler’in filozofu, “yoksulların sorunlarını düzeltmek” amacıyla reklamı hayır kurumlarının gelişmesi için bir “ses duyurma” aracı olarak kullanmayı düşlüyordu. Yani, halkın bir bölümünün talepleriyle diğer bölümünün sunduklarını biraraya getirerek halka hizmet edecekti. Renaudot’nun kurduğu ilk ajansta, politik propaganda ekonomik reklam kadar bir role sahipti. 17. yüzyıldan itibaren, ingilizler bu “büro” formülünü kendilerine uyarlayarak kullanmaya başladılar. Montaig-ne’nin yarattığı fikir, “reklamcılık” kıyafeti giyerek, Manş’ın öte yakasında halk hizmeti sunma özettiğini yitirip tüccarlaşmaya başladı. (1)*
Fransa’da Ancien Regime döneminde, reklam ajansı ve reklam hizmeti birbirinden ayrıyken, (17. yüzyılın sonundan beri) Londra’da haber ve duyurulan aynı organ- ‘ da birleştiren kuruluşlar vardı. Fikir gazetesi bir bilgi organı haline dönüşünce, bu birleşik hizmet gerçek yerini bulmuş oldu. 1836’da Emile de Girardin’in La Presse’i (Basm) çıkarmasıyla bu evrim tamamlanmış oldu. Gi-rardin’e göre “paralı duyurular”m katkısı olmadan “büyük sayüar”a ulaşılamazdı. Aynı dönemde, bu konuyla ilgili başka başarılı formüller de ortaya çıkacaktır. Tefrikalar ya da yazı dizileri, kitle kültürü “serisi”nin ilk ifadesidir. Aym ortamda, basının romantik dönemde eriştiği özgürlük, uluslararası çaptaki haberleri toplayan ve dağıtan ilk şirket olan Havas Ajansı’nın da kurulmasına zemin hazırladı. Basm ajansının yaratıcısı yoluna devam ederek “reklam rejisi” formülünü de yarattı. Gazetelerin kendisine reklam sayfalarını satma vekaletini vererek güvenlerini göstermeleri üzerine, Havas rejisi önce, reklam kaynakları akışını kontrol eden ilk kuruluşu oluşturdu ve daha sonra bilgi akışının kontrolü işlevini yürütmeye başladı. Böylece tarihteki ilk mültünedya grubu doğdu ve bu entegre model II. Dünya Savaşı sonunda Devlet’in basm ajansını ulusallaştırma kararına kadar (geleceğin AFP’si-Agence France Presse’i) tüm rejimlerde varlığını sürdürdü. Medyaların tarihinde buna benzeyen bir tek örnek vardır: Yüzyılın başında bir basın ajansı olan ve o günden beri yatay ve dikey gelişmesini aralıksız sürdüren ve dünya çapında ilk ajans olan, reklamcılığın devi Dentsu, Kendi ülkelerindeki medya dünyasındaki güçleri yüzünden Havas’a “ahtapot”, Dentsu’ya “dev amip” adı takılmıştır.
övünülen atalar vardır. Amerikalılar, ulusun atalarından biri olarak kabul ettikleri, Benjamin Franklin’i Amerikan reklamcılığının babası olarak görürler. Frank-lin, 1729’da yayımlamaya başladığı Pennsylvania Gazet-te’de haber ve duyurulan uyumlu bir biçimde birarada sunardı. Atlantik’in öte yakasındaki tarihçiler, Frank-lin’in kullandığı gazetecilik ve reklam modelini ingiltere’ye yaptığı bir geziden getirdiğini bilseler, onu grafik gibi çok önemli bir icadın da yaratıcısı olarak anarlardı. Franklin yazı karakteriyle oynayarak, titrek bir yazıyla, yazdığı eşit uzunlukta olmayan üç veya dört satırlık duyurularda, ilk illüstrasyonları yaratmış oluyordu. Günümüzde Amerikan Üniversiteleri’nde öğrenciler şunları öğreniyorlar: “Modern reklamcılığın temel tekniklerinin büyük bir bölümü Franklin’in reklamlarında mevcuttu. Ayrıca, Franklin, kadınların o dönemde aile harcamalarının kontrolüne sahip olmamalarına rağmen, öncelikle seslenilmesi gereken kesim olduğunu sezmişti.
Amerikan Gücünün Doğuşu
Amerika’daki ilk reklam ajansı, 1841’de Volney B. Palmer tarafından kuruldu. Buncan dört yıl sonra, Wıl-liam Procter ve James Gamble ilk sabun ve mum fabrikalarını kurmak için sermayelerini birleştirdiler. Kurdukları bu şirket bugün dünyanın en büyük reklamvere-nidir. Altmışlı yıllarda, bu yıl 130. kuruluş yıllarını kutlayan iki ajans kuruldu: N.W. Ayer & Son ve J. Walter Thompson.
Amerikan ajansları gerçek profesyonel görünümlerine 1920-30 arasında kavuştular (4. bölüme bak.). Reklam işlerinin rasyonalizasyonu, büyük reklam verenlerin ayrılmasına ve ajansların “kıyımı”na yolaçan büyük bunalıma bir cevap olarak görülebilir -.bundan kırk yıl sonra enerji krizi döneminde yaşayanların tam aksine.
Bu dönemde, en büyük şirketler çeşitli ülkelerde kurdukları şubelerle bir ağ oluşturmayı seçtiler. Bu akımın öncülüğünü 1899’da Londra’daki şirketi dışmda ülke dışında hiçbir faaliyeti olmayan J. Walter Thompson yaptı. Rekor denecek kadar kısa bir sürede; bu yaşlı Amerikan ajansı kendini Belçika, İspanya, Fransa, Almanya, isveç, ffi|||^^Aıjantin, Kanada, Hindistan ve Avustralya’da vb. buluverdi. J.Walter Thompson başlangıçta, yalnızca otomobil üreticisi müşterisi General Motors’un fabrikalarının, olduğu yerlerde şubeler açtı, daha sonra Libbys, Kraft, Ponds ve Quaker Oats gibi diğer Amerikalı rek-lamverenleri de müşteri listesine kattı. I. Dünya Sava-şı’ndan kısa süre önce kurulan, Mc Cann Erickson, Thompson’un izinden giderek, ortağı Esso’yla beraber, dünyaya yayılmaya başladı. Her iki ajans da, uluslararası-platformda çok az sayıda rakiple karşılaştılar. Yalnızca, ingilizler temizlik tozu üreticisi Lever Bros.’İa birlikte doğan Lintas gibi ajanslanyla ingiliz sanayinin geliştiği yabancı ülkelere gittiler. Bu dönemde Fransa “ilancılık cehenneminden” kendini kurtarmaktadır. Fransa’da-ki modernleşme yolundaki ilk adım, Marcel Bleus-tein-Blanchet’nin, ABD’nin parlak reklamcılığının simgesi^ olan Madison Avenue’nün öncü endüstrisinden sonra^ 1926’da Publicis’i kurdu. (3)
Savaş ağların yayılmasını net bir şekilde durdurdu. New York’ta olduğu gibi Londra’daki ajanslar da savaş; ekonomisine hizmet vermeye koyuldular.
Hegemonyanın Altın Çağı
Amerikan sanayi, 1945-1963 yıllan arasında -tüm kategoriler toplamında- dış ülkelerdeki yatırımlarım dört katma çıkarmıştı. 1966’da, dünyada 1 milyar dolan, aşkın ciroya sahip 87 şirketin 60 tanesinin merkezi Amerîl ka’daydı. Amerikan reklam ağlarının hakim konumuj ticari ve sınai bir üstünlüğün göstergesiydi. Amerikan ajansları 1960-1971 yılları arasında yabancı ülkelerdi şube veya büro açtılar, bundan önceki 45 yıl içerisinde 59 şube açılmıştı. Dünya çapındaki ikinci kriz sonunda, sadece J.W. Thompson ve Mc Cann Erickson’un uluslararası platformda ağırlığı vardı. Yaklaşık 25 yıl sonra, Amerikan reklam endüstrisinin 25 liderinden sadece dört tanesi yurt dışında hiç iş yapmamıştı.
259 şube veya büro açtılar, bundan önceki 45 yıl içerisinde 59 şube açılmıştı. Dünya çapındaki ikinci kriz sonunda, sadece J.W. Thompson ve Mc Cann Erickson’un uluslararası platformda ağırlığı vardı. Yaklaşık 25 yıl sonra, Amerikan reklam endüstrisinin 25 liderinden sadece dört tanesi yurt dışında hiç iş yapmamıştı.
Amerikan şirketlerinin yerleştiği her yerde dağılmalar oldu. Çok az sayıdaki ulusal reklam endüstrisi onlara di-renebildi. İngiltere, İtalya, Almanya, Belçika, İspanya, Hollanda, Latin Amerika ve bazı Asya ülkelerinde, J.Walter Thompson, Mc Cann-Erickson, Leo Burnett, BBDO, Young & Rubicam, Ogilvy & Mather, vb. tümüyle kendilerine ait şirketler kurarak veya o ülkelerdeki ajanslardan hisse satın alarak ilk sıraları paylaştılar. İspanya, Belçika ve Portekiz örneğinde olduğu gibi yutmadan önceki prelüd olan strateji buydu. Güçlü bir uluslararası baskıya rağmen bazı ülkeler kendi ulusal sektörlerini korumayı, hatta yeni güçlü ajanslar oluşturmayı başardılar. Bunlar arasmda birbirine hiç benzemeyen ülkeler de vardı: İsveç, Finlandiya ve Brezilya.
Üç ulusal endüstri diğerlerine kıyasla daha güçlü bir biçimde ayakta kalmayı başardı: Fransa, Japonya ve Gu-nev Kore Ancak, ’70’li yılların başından ben sadece büyük Fransız ajanslar uluslararası bir stratejinin çekirdeğini oluşturmaya başladılar. 1972’de, Publicis İsviçre ve Amsterdam’da şubeler açarak Avrupa’da uluslararası olmaya başladı. Havas, 1968’de uluslararası ağı Univas’ı kurmasına ve Amerikalı ve İngilizlerle olan bağlantılarına rağmen umduğunu bulamadı. Japonya’da, bu yıllarda sadece ülkenin ikinci büyük ajansı olan Hakuhado, Çin pazarını hedefleyerek Mc Cann Erickson’a bağlanarak, uluslararası pazarda kendini konumlamaya başladı. Dentsu ’80’li yıllara kadar hiçbir girişimde bulunmadı. Güney Kore, reklam sektörünün tüm kuruluşlarında yabancıların katılımım engelleyen yasayı tümüyle uygulayarak, Amerikan ajanslarını kontrol altında tutabildi. Seul’deki büyük ajansların sadece Samsung gibi büyük sanayi gruplarıyla çalışması da bir başka etken oldu.
’70’li yıllar, dünya ekonomisi genelinde, hegemonyacım yeniden biçimlenmesiyle sona erdi. Uluslararası yatı-* ramlarda, Amerikan şirketlerinin payı yalnızca % 30’du ve bunun yarısı ’60’lı yıllarda gerçekleşmişti. Başka oyuncuların da sahneye çıkmasıyla birlikte ABD’nin kendisi de yabancı yatırımcılara açık bif bölge haline geldi.
Dünya ekonomisindeki bu yeni dengenin uluslararası reklam endüstrisine getirdiği yeni düzenlemeyi görebil-‘? mek için ’80’li yılların ikinci yarışma kadar beklemek; M-rekti. Oyuncular, temelde Amerikalılar, İngilizler, Ja-| ponlar ve Fransızlardı.
II. Yeni Çatışma Alanı
Birbirini Yiyenlerin On Yılının Bilançosu
Uluslararası ağların mülkiyet yapısı, kırk yıl boyunca şaşırtıcı bir biçimde sabit kaldı. Bu dönem boyunca, içp-ğu Amerikalı olan aynı 20 ajans ilk 20 sırayı paylaştüar.r Sadece Japon Dentsu Madison Avenue’deki firmalar arasından sıyrılmayı başardı. Ancak, birdenbire neredeyse beş yıldan daha az bir sürede, reklam dünyasının görünümü tümüyle değişti. Bundan sonra anlatılanlar bu değişiklikler hakkındadır. (4)
Yönetim Kurab Olarak Büyük Birleşme
1978’de Amerikan reklam ajansları Mc Cann Erick-son ve SSC & B, Lintas Interpublic grubunun kalkanı altında birleşti. Daha,o dönemde, reklamverenler şirketlerin kaynaşmasından kaygı duyuyorlardı, çünkü rakip firmaların aynı ajanslarla çalışması çelişkiler yaratacaktı. Bunu engellemek için Interpublic yeni bir ağ organizasyonu oluşturdu: Kârları ayni merkezde toplanacak, ancak farklı kişüerin mülkiyetindelermiş gibi çalışarak birbiriyle rakip iki ayrı şirket kurulacaktı- Bu model daha sonra bir ekol haline geldi.
Birleşmeler konusunda Interpublic’in oluşturduğu sistem daha sonraki örneklerle kıyaslandığında çok saf, aklı ermez gibi görünüyor. 7 yıl sonra Amerikan şirketleri^ ne karşı, halka açılmalar yaylım ateşine başladı. Vahşi, yan düşmanca veya dostane. Baş roldeki oyuncular City’nin fînans dünyasındaki düzensizlikten kârlı çıkan tngüiz gruplardı. On yıllık bir dönemin sonunda^ aynı büyüklükteki iki grup, Interpublic ve diğer Amerikan şirketlerinin tahtını ele geçirdi:.Ted Bates ye Bac-ker/Spiel-vogel’i satın alan Saatchd & Saatchi ve Saatc-hi’nin eski mali direktörünün sahibi olduğu WPP. iki yü içerisinde J.Walter Thompson ve Ogflvy & Mather’i geride bıraktı. Saathci’nin yükselmeye başlaması 1970’ler-de gerçekleşti ve WPP 1984’te doğdu.
ingiliz grupların ABD’ye yönelik atakları, Avrupa, Avusturalya ve Japonya’dan gelen mültimedya gruplarının saldınlârıyla aynı zamana rastlar. Aynı biçimde, Avrupa yayıncüığının bir numarası Alman Bertelsmann^ Doubleday yayıncılık şirketini ve RCA-Ariola plaklarını ele geçirdi; Hachette dünyadaki ansiklopedüerin eş büyüğü olan Grollier’yi ve dergilerin en büyüğü olan Dia-mandis’i satın aldı; ingiliz Maxwell, McMillan yaymeviö|| geri aldı; Avusturalya-Amerika kökenli Rupert Murdoch, Triangle yayınlarını, 20th Centuıy Fox’u ve başka pek çok şirketi; Japon Sony, CBS plaklarını ve Columbia’yı satın aldı.. rakipler konuya ilgisiz kalmayınca, meydandaki kargaşa doğal bir yasa haline geldi. Yükselme olduğu kadar düşüş de kaçınılmazdı. Saatchi’ler 1989’da acı bir deneyim yaşadı. Dünyanın en büyük grubu, tarihinde ilk kez, kârlarmda % 50’lik bir düşüşle ve danışmanlık bölümünde sorunlarla karşılaştı. Lider bir anda bir av konumuna düşmüştü. M-Silvio Berlusconi’nin Fininvest grubu bu fırsattan ingiliz ağının % l’ini satın alarak yararlandı.
işbirlikleri
Halka açılmaların doludizgin gidişine katılmaya herkesin isteği ya da gücü yetmediği ve “büyük birleşme etkilerine” karşı yeniden bir gruplaşma gerektiği için, çeşitli ortaklık biçimleri ortaya çıktı: yeni bir şirketler grubu oluşturarak karşılıklı katılımlarda bulunulması. Buna örnek, 1987’de HDM’-nin oluşmasıdır; Japonya, Fransa ve ABD’nin en büyük şirketlerinin % 33’lük hisselerle kurdukları şirketin adı H, Havas-Eurocom, D, Dentsu, M, Young & Rubicam’ın şubesi Marsteller’in ilk harflerinden oluşuyordu. Hedef, ortakların kendi pazarlanâffii da diğer ortaklarını destekleyerek, birbirlerini® ulusla-‘; 1 rarası pazarlarda daha güçlü bir varlık olusturmalâriimB sağlamaktı. 1988’de, Fransız Publicis Avrupa’daki ağını dünya çapına yaymak ve daha da güçlenmek için Amerikan FCB (Foote, Cone & Bel-ding’le işbirliğine girdi. 1989’da Publicis-FCB Avru-pa’nın 1 numaralı ağı haline 1 geldi.
Ancak, bu sektörde hiçbir şey güncel bügi kadar çâ- I buk eskimiyor. Uluslararası ağların son biçimleri hakkındaki sahip olduğumuz en yeni bilgiler kısa bir süre soma geçerliğini yitiriyor. Ekim 1989’da Eurocom, İngiliz grup WCRS’in “reklam” bölümünün % 60’rnı alacağını duyurdu. Böylelikle, Fransa’-mn en büyük grubu büyük ajansların kulvarına girmiş oldu. EWDB (EuTo-com-WCRS-ve şubeleri Della Femina-Ball) isimli bu yeinsinin tüm IMmlerinde kendini gösterdi. 1988’de, kendi ülkelerinin out-door sanayinde önder olan iki şirket, Fransız Avcnir ve İngiliz Mills & Ailen, çeşitli bölümlerinde işbirliği yaparak ortak bir şirket kurdular: Europoster. Yaklaşık 1 yıl sonra, Havas medya bölümü bu firmayla ilişkilerini yoğunlaştırıp, Avrupa çapındaki ilk out-door, bedava gazete ve basın rejisi grubunu oluşturdu. Fransa’da köklü bir geleneği olan bu üç sektör sağlıklı bir biçimde birlikte gelişebilirlerdi.
Reklam Yeri Kontrolünden Beklenenler
Mültimedya ve reklam gruplarının yoğunlaşmasına karşılık olarak, Avrupa’da ilk medya alım merkezleri ortaya çıktı. ’70’li yıllarda, Fransız ve ingilizlerin kendi ülkeleri için oluşturdukları formül genelleşiyordu. Sahip olunan güç, medyalardan alman indirimlerin düzeyini belirtiyordu. “Satın alma merkezi* fikrinin vatanı Fransa bu fikrin ilk uygulayıcısı da oldu. 1989’da Fransa’daki reklam alımlarının % 83’ü merkezlerce geliştirilmişti. Bu oran în-giltere’de % 16, İspanya’da % 45, Belçika’da % 60’dı. Fransız pazarının % 60’rnı 3 grup paylaşıyordu. Carat-Espace, Publicis, Eurocom. Geri kalan % 40’ı yaklaşık 70 şirket paylaşıyordu, ikinci konuma gelmek isteyen Publicis 1989’da Amerikan şirketi Interpublic’le işbirliğine girmişti, öte yandan Eurocom ve Carat-Espace Ekim 1989’dan beri ingiliz Grup WCRS’nin % 14.9’luk hisselerine sahiptiler. Yine aynı tarihte, WCRS Carat-Espace Internatio-nal’in tüm hisselerini satın almıştı. Bu işbirliğinin yarattığı dev medya alımcısı Avru-pa’daki işlemlerin yaklaşık 40 milyar franklık bir bölümünü elinde tutuyordu.
Bu akımı, 1988’de kendisinin ve şubelerinin tüm medya alımlarını Zenith merkezinde toplayan Saatchi’ler başlattı.
Siz de fikrinizi belirtin
You must be logged in to post a comment.